Kamulaştırma Aşamaları Nelerdir? Cesur Bir Büyüteç, Net Bir Yol Haritası
Kamulaştırma… Kâğıt üstünde “toplum için en iyisi” denilerek başlayan süreç, pratikte çoğu kez insanların evlerine, tarlalarına, hatıralarına dokunan sert bir müdahaledir. Evet, kamusal projeler gerekir; yol da hastane de köprü de hayat kurtarır. Ama soralım: “Kamu yararı” dediğimiz şey her zaman gerçekten kamuya mı yarar, yoksa kolayca esnetilen bir sihirli parola mıdır? Gel, birlikte kamulaştırmanın aşamalarını hem adım adım kuralına göre kuralım, hem de her adımın gölgesine bir eleştirel ışık tutalım.
—
1) İhtiyaç Analizi ve Proje Planlama: Temelin Temeli
İlk adım, projeye gerçekten ihtiyaç olup olmadığını ortaya koyan ihtiyaç analizi ve alternatif değerlendirmedir. Ulaşım talebi, çevresel etkiler, maliyet-fayda analizi… hepsi bilimsel ve şeffaf raporlarla ispatlanmalıdır.
Eleştirel not: Kaç projede alternatif güzergâhlar kamuoyuna açık, anlaşılır bir dille karşılaştırılıyor? Kaç raporda “yapmamak” veya “daha küçük yapmak” seçeneği eşit ciddiyetle masaya konuluyor? Eğer bu adım şeffaf değilse, geri kalan her aşama meşruiyet borcuyla yola çıkar.
—
2) Kamu Yararı Kararı: Esnetilen Sihirli Parola
Projenin kamusal niteliğini resmileştiren kamu yararı kararı olmadan kamulaştırma yapılamaz.
Eleştirel not: “Kamu yararı”nın kapsamı çoğu dosyada lastik gibi esnetilir. Yarın, bugün için “yararlı” sayılanın gerçekten kamuya mı, yoksa belli aktörlere mi yaradığı nasıl ölçülecek? Bağımsız bir üst kurul veya ombudsman denetimi olmadan bu karar, etik tartışmaların başköşesinde kalır.
—
3) Etüt, ÇED ve Katılım: Masada Kaç Sandalye Var?
Jeolojik etütler, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), sosyal etki ve kültürel miras analizleri bu aşamada yapılır. Etkilenenlerin toplantılara çağrılması, itirazların kayıt altına alınması, telafi planlarının (yeniden yerleşim, geçim kaynakları) yazılı güvenceye bağlanması gerekir.
Eleştirel not: “Halkın katılımı” tabelası asılı ama mikrofon gerçekten halka veriliyor mu? Toplantı saatleri, ilan yöntemleri, teknik dil… Hepsi katılımı artırmak yerine azaltabiliyor. ÇED raporlarının bağımsızlığı ve kalitesi de en sık tartışılan alanlardan.
—
4) Değerleme (Kıymet Takdiri): Rakamlar Adil mi?
Taşınmazların piyasa değerinin uzmanlarca belirlenmesi şarttır. Emsaller, imar durumu, gelir yaklaşımı gibi yöntemler birlikte ele alınmalıdır.
Eleştirel not: Emsal seçimi “kiraz toplama”ya dönerse, bedel aşağı çekilebilir. Tarım arazisinde sadece metrekaresi değil, üretim geliri, beklentiler, işletmenin sürekliliği de dikkate alınmalı. Değerleme raporlarının kamuya açık ve itiraz edilebilir olması güveni artırır.
—
5) Uzlaşma ve Pazarlık: Eşit Bilgi, Eşit Pazarlık
İdare, maliklerle anlaşma arar; teklif mektupları, randevular, karşı teklifler…
Eleştirel not: Bilgi asimetrisi en yüksek nokta burasıdır. Bir yanda uzman kadrolar, diğer yanda hayatının birikimi olan kişinin tek başına masaya oturuşu. Ücretsiz bağımsız danışmanlık ve hukuki destek sağlanmadan bu pazarlığın “adil” olduğu iddia edilebilir mi?
—
6) Acele Kamulaştırma: İstisna mı, Kestirme mi?
“Gecikmesinde sakınca bulunan hâller” için acele kamulaştırma devreye girer; bedel tespit ve tescil hızlanır.
Eleştirel not: Soruyu sert soralım: Acele, gerçekten “acil” mi, yoksa ihale takvimine yetişme telaşı mı? İstisnaî olması gereken mekanizmanın rutinleşmesi, mülkiyet hakkını kırılgan hâle getirir. Acele kararı sonrasında telafi mekanizmaları ne kadar etkili?
—
7) Tescil ve Mahkeme Süreci: Hakemin Düdüğü
Anlaşma olmazsa idare, bedel tespiti ve tescil davası açar; mahkeme bilirkişilerle değeri belirler, bedel ödenince tescil edilir.
Eleştirel not: Bilirkişi listeleri, yöntem seçimi, itirazların ciddiyeti… Hepsi sonucu belirler. Yargı süreci uzun sürdüğünde, enflasyon ve değer kaybı kimin hanesine yazılır? Gecikme faizleri ve güncelleme kuralları net ve öngörülebilir mi?
—
8) Ödeme, Teslim ve Taşınma: Masrafı Kim Karşılıyor?
Bedel ödenir, taşınmaz teslim edilir; bazen yeniden yerleşim, kira yardımı, gelir telafisi gibi sosyal önlemler devreye girer.
Eleştirel not: “Paranı aldın, gerisi seni ilgilendirir” yaklaşımı sürdürülebilir değil. Çiftçinin üretim ara verişinin, esnafın müşteri kaybının, öğrencinin okul değişiminin bedeli var. Bu görünmeyen maliyetler planlara yazılmadıkça toplumda güven erir.
—
9) Şeffaflık, İzleme ve Telafi: İş Bitti, Peki Ya Sonrası?
Proje biter; ama etkiler sürer. Toz, gürültü, su rejimi, trafik… Bağımsız izleme ve şikâyet mekanizması varsa sorunlar hızla çözülür.
Eleştirel not: Çoğu projede “sonrası” sahipsiz kalır. Kamu, özel yüklenici ve yerel toplulukların oturduğu kalıcı bir izleme masası kurulmadıkça, küçük sorunlar büyük memnuniyetsizliklere dönüşür.
—
10) Hesap Verilebilirlik: Kim, Ne Zaman, Kime Hesap Verir?
Her aşamada alınan kararların gerekçeli, erişilebilir, denetlenebilir olması gerekir. Açık veri, yayımlanmış değerleme raporları, toplantı tutanakları, kamu yararı kararının teknik eki…
Eleştirel not: “Gizlilik” bahanesiyle şeffaflık duvarı örüldüğünde, en iyi niyetli proje bile meşruiyet yitirir. Açık kapı politikası, kamulaştırmanın tek gerçek sigortasıdır.
—
Son Söz: Güçlü Proje, Güçlü Haklar Üzerine Kurulur
Kamulaştırma aşamalarını kuralına göre işletmek, sadece hukuken “tamam” demek değildir; toplumsal barışın da teminatıdır. Cesur sorular sormadan ilerlenen her dosya, bir gün daha büyük bir krize dönüşür. O yüzden:
“Kamu yararı”nı kim tanımlar, kim denetler?
Acele kamulaştırma, gerçekten istisna mı kaldı?
Değerleme raporları ve emsal seçimi yeterince şeffaf mı?
Taşınma ve geçim kayıpları için zorunlu sosyal telafiler neden standart değil?
Cevaplarınızı merak ediyorum. Yorumlara yazın: Sizin yaşadığınız, tanık olduğunuz veya duyduğunuz en çarpıcı kamulaştırma deneyimi neydi? Bu süreç sizce nasıl daha adil, daha şeffaf ve daha insanca olabilir?