Türkiye’de Kaç Hidroelektrik Santral Var? Kültür, Mit ve Kimlik Perspektifiyle Bir Anlatı
Bir antropolog olarak her yeni coğrafya, yeni bir hikaye demektir. Nehirlerden akan suyun hikâyesi, sadece jeolojik süreçlerin değil; toplulukların hafızası, ritüelleri, sembolleri ve kimlik anlatılarıyla da örülüdür. Peki, modern Türkiye’de kaç hidroelektrik santral (HES) vardır? Bu sorunun cevabı yalnızca teknik bir sayı değil; o sayının ardında yatan toplumsal gerilimler, inançlar ve güç ilişkileriyle birlikte okunmalıdır.
Sayıların Arkasındaki Evrensel Temalar
2025 itibarıyla Türkiye’de 767 hidroelektrik santralinin faal durumda olduğu belirtilmektedir. [1] Bazı kaynaklar 735’e ulaşan rakamlar verirken [2], farklı kaynaklar 764 adetlik toplam HES sayısından da söz ederler. [3] Bu çeşitlilik, istatistiki verilerin bile bir “yorum” olduğunu bize hatırlatır — toplumsal ve politik süreçlerle şekillenir.
Bu ölçekte bir enerji altyapısı, yalnızca suyun gücünü kullanmakla kalmaz; toplulukların gündelik yaşantısını, dinî algılarını, mekânla kurdukları ilişkileri ve tarihsel kimliklerini de etkiler.
Ritüel ve Sembol: Barajlar, Su, Bellek
Barajlar ve HES’ler, tıpkı eski kültlerde su kaynaklarına atfedilen kutsallık gibi, sembolik bir değere sahiptir. Nehirler pek çok toplumda ruh taşıyan sınırlar, ilahi bedellerin geçtiği mekanlar olarak görülür. Bu doğal yerlerin üzerini kapatarak suyu gömme eylemi, mitolojik düzlemde bir “yeniden doğuş” ya da “yeniden düzenleme” girişimidir.
Yeni bir HES’in inşası, yerel topluluklarda eski ritüel mekânlarının sular altında kalması anlamını taşır. Bir köyün kutsal kaynağı ya da nehrin kutsal geçiş noktası, baraj suları altında kaybolabilir. Bu “kayboluş”, kimlik hissiyatında bir kırılma yaratabilir; yeni nesil halkı, atalarının kutsal kaynaklarını hatırlayamaz hâle gelir.
Bu bağlamda “Türkiye’de kaç HES var?” sorusu, sadece bir sayıyı ifade etmez; aynı zamanda bu santrallerin yaratıldığı kültürel haritalarla, bellekle, kayıplarla ve dönüşümlerle ilgilidir.
Topluluk Yapıları, Güç İlişkileri ve Jeopolitik Kimlikler
Hidroelektrik santrallerin sayısı, devletin hangi bölgeleri “geliştirme” iradesi olarak gördüğünü de gösterir. Türkiye’de çoğu HES, doğuda ve yükselti alanlarında, nehir havzalarında yoğunlaşmıştır. [4] Bu durum, enerji altyapısının toplumsal eşitsizliklerle iç içe geçtiğini gösterir: Bazı topluluklar enerji kaynaklarına ev sahipliği yaparken, diğerleri daha elverişli arazilerden yararlanamaz.
Barajların inşası genellikle merkezi devlet ile yerel halk arasındaki ilişkileri yeniden tanımlar. Kimi topluluklar “gelişme getirisi” sözüyle ikna edilir, kimi topluluklar ise “yerinden edilme riski”nin gölgesinde kalır. Bu gerilimler, kimlik mücadeleleri, yerel özerklik talepleri ve kültürel direnişlerle iç içe geçer.
Hidroelektrik santrallerin sayısı arttıkça, su üzerindeki kontrol de merkeze odaklanır. Bu da toplumsal hafızada “doğa – iktidar” ilişkilerinin yeniden yazılmasına neden olur. Hangi nehirler durdurulur, hangi vadiler su altında bırakılır, hangi topluluklar göç etmek zorunda bırakılır — işte bu seçimler, modern Türkiye’nin kültürel haritasını şekillendirir.
Bellek, Kimlik ve Kayıplar Arasındaki İnce İnce Çizgi
Köyde kuyu başındaki su duası, nehir kenarında anlatılan efsane, “su perisi” mitleri… Bu tür inanç ve ritüeller, topluluk hafızasında canlıdır. Bir HES inşasıyla birlikte bu kaynaklar sembolik olarak “bağlantısızlaştırılır.” Su akmaz hale gelebilir, nehrin yatağı değişebilir, yerel ritüel kullanımı tamamen yeni altyapıya yenik düşebilir. Böylece kimlik katmanlarında sessiz bir erozyon başlar.
Ancak bazı topluluklar, yeni ritüeller geliştirir: barajın gölgelediği topraklara dua etmek, suyun akışını anmak, baraj gölünü yeni kutsal mekân kabul etmek… Bu direnişin sembolik biçimleri, HES sayısından daha önemli olabilir; çünkü kültür bir sayıya sığmaz.
Sonuç: Sayının Ötesinde Kültürel Bir Yansıma
Türkiye’de 767 hidroelektrik santralinin faaliyette olması, yalnızca bir enerji istatistiğidir. [1] Ama bu sayı, suyun kültürel gücünü, topluluk hafızasını, kimlik çatışmalarını ve ritüellerin yeniden tanımlarını içinde barındırır. Her bir santral bir sembol, her nehir yatağı bir hafıza, her baraj gölü bir yeniden yazılmış manzara demektir.
Kültür sever bir antropolog olarak seni davet ediyorum: bir nehir düştüğünde toprağa, bir baraj dolduğunda belleğe kulak ver. Çünkü suyun akışı kadar kültürün akışı da sessiz, fakat derindir.
#TürkiyeHidroelektrik #kültürveenerji #santral sayısı #antropoloji #su kültürü
—
Sources:
[1]: https://eelektrik.tr/haberler/turkiye-kurulu-gucu-subat-2025/?utm_source=chatgpt.com “Türkiye Kurulu Gücü Şubat 2025 – EElektrik”
[2]: https://icci.com.tr/turkiye-hidroelektrik-kurulu-gucunde-dunyada-ilk-10-ulke-arasinda-bulunuyor/?utm_source=chatgpt.com “Türkiye, hidroelektrik kurulu gücünde dünyada ilk 10 ülke arasında …”
[3]: https://www.enerjiekonomisi.com/turkiye-de-kac-hes-santrali-var/31266?utm_source=chatgpt.com “Türkiye’de kaç ‘hidroelektrik – HES’ santrali var?”
[4]: https://en.wikipedia.org/wiki/HydroelectricityinTurkey?utm_source=chatgpt.com “Hydroelectricity in Turkey”